Travma nedir? Travmalarımı nasıl aşabilirim? Travmaların hayatıma etkisi nedir? Neden bunları hep yaşıyorum? Neden sorunlarım hiç bitmiyor? gibi soruları kendinize sormuş olabilirsiniz. Bu yazıda travmanın ne olduğu ve bu döngüleri neyin beslediği hakkında kısa bir bilgi vermeye çalışacağım.
Travma, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “sarsıntı” olarak açıklanır. Bir olay olmuş ve kişi sarsılmıştır. Olağan seyrin dışına çıkılmış, ani, beklenmedik ve şok edici bir yaşantı olmuştur. Bu yaşantı herhangi bir şeyin aşırı fazlalığı ile de olabilir, aşırı yoksunluğu ile de olabilir. Örneğin bir annenin çocuğuna hiç sevgi vermemesi travma olabilirken, ihtiyacından fazla sevgi vermesi de aynı şekilde travma olabilir. Veya hiç umulmadık bir anda kaza yapmak, savaşa maruz kalmak, güven duyulan tanıdık insanlar tarafından tacize veya tecavüze uğramak, hakarete ve aşağılanmaya uğramak, dahası yaşadığımız bu kötü tecrübeleri anlatacak, anlayacak ve bizi sakinleştirecek hiç kimseyi bulamamak. Bunların hepsi travmatik deneyim örnekleridir.
Bununla birlikte her yaşantıya herkes aynı tepkiyi vermez. Aynı olay farklı kişilerde farklı anlamlara gelebilir. Mesela bir doğal afet sonrasında kimi insan buna “takdiri ilahi” der, kimi “kader” der, kimi “herkesin başına gelebilir” der, kimileri de başka şeyler der. Bu tür söylemler ve doğal afetler, yaşananları dışsallaştırması bakımından bireylerin daha kolay atlatmasına olanak tanıyabilir. Öte yandan, insan eliyle oluşturulmuş felaketler ise (şiddet, tecavüz, istismar, aşağılanma, vb.) “neden ben” sorusunu sordurması bakımından atlatılması daha zor olabilir.
Bu tür olaylarda hepimizde olan temel adalet inancı sarsılır. Dünyanın adil olduğuna dair insancımız yerle bir olur. Bu inanç, temel güven duygusunu da yıkar. Bastığım zemin güvenilmezdir, beni sevdiğini düşündüğüm insanlar güvenilmezdir, hayat güvenilmezdir. Her an her şey olabilir ve bu kontrol edilemezdir. Bununla birlikte, kendini suçlama, çaresizlik, utanç, iğrenme gibi birçok duygu oluşur. Bu duygular öyle ağır ve güçlüdür ki, kişi bunları yaşamamak için çeşitli bedensel ve davranışsal tepkiler verebilir. Örneğin olayı sürekli yeniden yaşama, unutkanlık, andan kopmak, bedensel hastalıkların oluşması, sigara, alkol, madde kullanımı, öfke patlamaları, saldırganlık, sosyal izolasyon, kendini çekme, uyku ve iştah problemleri, vs. oldukça sık görülür.
İnsan zihni boşluk kabul etmez. Anlaşılmayan her şey kendini tekrar eder. Geçmişte yaşanmamış, üstü örtülmüş, bastırılmış, anlamlandırılmamış her duygu ileri yaşlarda tekrar tekrar, farklı şekillerde, daha da büyümüş olarak deneyimlenir. İnsan der ki “Neden hep bunları yaşıyorum”. Bu döngünün kırılması, travmatik deneyimlerin ağırlığının hafifletilmesi için bu yaşantıların anlamlandırılması gerekir. İnsan geriye dönüp boşlukları kapatmalı, en derindeki bütün o tehlikeli duygularıyla yüzleşmelidir. Bu ise ancak güvenli bir ortamda güvenli bir ilişki içinde yapılabilir.