Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Nedir? DEHB Nedir? Dikkat eksikliği belirtileri nedir? Çocuğumun dikkat eksikliği var, ne yapmalıyım? Dikkat eksikliği nasıl düzelir? Bu ve bundan fazlası soruların cevabını bu yazıda vermeye çalışacağım.
DEHB Nedir?
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Ulusal Sağlık Örgütü tarafından önemli bir halk sağlığı sorunu olarak ilan edilmiştir. Kendini dikkat eksikliği, hiperaktivite (aşırı hareketlilik) ve dürtüsellik olarak gösteren nörogelişimsel bir bozukluktur. Özellikle çocuk ve ergenlerde görülen en yaygın klinik tablodur. Yetişkinlikte de görülebilir.
Nörogelişimsel demek, beyin gelişimi ve farklı faktörlerle farklı nörolojik ve psikiyatrik belirtilerin ortaya çıkması, erken çocukluk dönemlerinde başlayıp özellikle yetişkinlik döneminde de devam etmesidir. DEHB, dikkat eksikliği, dikkati sürdürmede zorluk ile aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile kendini gösterir. Beynin yürütücü işlevleriyle ilişkili bilişsel bir bozukluktur. Yürütücü işlevler, üst düzey bilişsel işlevlerle ilgili olan kısımdır. Tepki ketleme, planlama, organizasyon, soyutlama, dikkati bir yönden başka bir yöne çevirebilme, sözel akılcılık, duyguların düzenlenmesi, daha önceden edinilmiş bilgi ve becerilerin uygun ortamda amaca yönelik kullanılmasını ve çalışma belleğini kapsar. Akıl yürütme, problem çözme, sözcük dağarcığı gelişimi, dil edinmek, okuma-anlama, yönerge izleme, not alma, akademik beceriler gibi birçok günlük hayat işlevlerinde etkilidir.
DEHB Nasıl Görünür?
DEHB kendisini dikkatin baskın olduğu, aşırı hareketliliğin/dürtüselliğin baskın olduğu ve bileşik görünüm olarak üç alt tip olarak gösterir. Dikkatsizlik akranlarına göre dikkatlerini toplayamama ve sürdürmede güçlük yaşama, plansız ve düzensiz çalışma, başkalarının fark etmediği ve önemsemediği uyaranlar nedeniyle işleri yarıda kesme, unutkanlık yaşama ve eşyalarını sık kaybetmeyi ifade eder. Hiperaktivite hareketlerini kontrol etmedeki yetersizlikleri, aynı anda birçok işi yürütmeye çalışmayı, sürekli bir şeyle oynama/uğraşma ihtiyacı içinde olmayı, ders çalışırken ya da yemek yerken sık sık bir bahane ile ayağa kalkmayı ifade eder. Dürtüsellik ise sıra bekleyememeyi, soru bitmeden cevap vermeyi, ani kararlar vermeyi, öfke kontrol sorunlarını ifade eder. Yanı sıra, özdenetim ve duygu düzenleme alanlarında da kendini gösterir. Bu konularda zayıf alan bu çocuklar bir problemlerle karşılaştıklarında şiddeti ilk seçenek olarak kullanabilmektedirler.
DEHB’li bireylerin karşıdan gelen duygusal mesajları algılamada güçlük çektikleri araştırmalarca ortaya konmuştur. Örneğin jest, mimik ve ses tonlamalarını duygusal olarak tanımakta güçlük çekebilmektedirler. DEHB tanılı ergenlerle yapılan bir araştırmada bu grubun duygu tanıma becerisinde anlamlı bir yetersizlik olduğunu saptanmıştır. Özellikle korku duygusunu okumada diğer gruba göre daha fazla yetersiz oldukları görülmüştür. Bu durum riskli davranışların sebebini de açıklamaktadır. Dışlanma, etiketlenme, duygusal zorbalık, içe çekilme ya da ani öfke patlamaları oldukça yaygın olarak görülmektedir.
DEHB Okulda Nasıl Görünür?
Okul öncesi dönemde aşırı hareketlilik en temel belirtidir. Bunun dışında söz dinlememe, akranlarıyla iletişimde zorluk, oyun kurmada zorluk, amaca yönelik davranış azlığı görülebilmektedir. Okul çağında ise dikkat bozukluğu öne çıkmaya başlar. Ergenlik dönemine gelindiğinde aşırı hareketlilik yok olur, dikkat bozukluğu ve dürtüsellik öne çıkmaya başlar. Bununla birlikte zayıf sosyal ilişkiler, düşük benlik algısı, antisosyal davranışlar ve saldırganlık olarak görünebilir.
Bunun dışında, düşük akademik performans, disiplin cezası alma, okuldan atılma, sınıfta kalma, özdenetim ve duygu düzenleme eksikliğinin getirdiği şiddet eğilimi gibi problemler yaşanabilir. Bu problemler hem arkadaşlık ilişkilerinin bozar, hem de bu çocukları ucube, hayta, haylaz gibi etiketlere maruz bırakır. Bununla birlikte öğretmen yaklaşımları da bundan olumsuz etkilenir. Araştırmalar, bu çocukların özellikle sözel olan ve durgun geçen derslerde daha fazla sorun yaşadığını ancak öğretmenin güçlü ilişkilerinin ve bu bilgiler ışığında ders planı yapmasının durumu kontrol altına alabildiğini gösterir. Yani her problemde olduğu gibi DEHB’de de güçlü ilişkiler kurabilmek tedavide önemlidir.
Bir Risk Faktörü Olarak Ergenlik Dönemi ve DEHB
Ergenlik dönemi DEHB açısından bazı başka riskli durumlar da oluşturabilir. Ergenlik, beynin yeniden yapılandığı ve başka bir şeye dönüştüğü bir dönemdir. Bu dönemde dopamin düzeyi belirgin bir farklılık olarak kendini göstermeye başlar. Siegel bu dönemi dört temel arayışla ifade eder: orijinallik arayışı, sosyal ilişkiler, artan duygusal yoğunluk ve yaratıcılık. Ergen, doğası gereği ailesinden/çevresinden farklı olmaya çalışır. Bu onun hem bireyleşme hem de görülme ihtiyacıyla ilgilidir.
Bununla birlikte duygusal olarak ailesinden kopar ve arkadaş ilişkileri öne çıkmaya başlar. Bu da onun bireyleşme çabasıyla ilgilidir. Her türlü duygusunu çok yoğun yaşar ve bunun sebebini bilmez. Bütün bunlar ergenlerin problemleriyle başa çıkmasını güçlendirir. DEHB’in de etkisiyle zaten duygu regülasyonu yapamayan ve dopamin arayışı yüksek bir ergen kendini tahayyül edemeyeceği riskli durumlar içine kolayca atabilir. Sigara ve alkol kullanımı, kontrolsüz ve erken dönem seks davranışı, intihar, kendine ve çevreye zarar verici davranışlar, hızlı araç kullanmak gibi davranışlar sık sık gözlemlenebilir. Yine, beynin henüz gelişimini tamamlamaması dolayısıyla özellikle madde kullanımı bağımlılık açısından oldukça yüksek bir risk taşımaktadır. Bağımlılık üzerine yapılan araştırmalar, erken dönem kullanımının bağımlılık geliştirmede etkili olduğunu göstermektedir. Bir araştırmada ergenlik dönemi psikiyatri kliniğine başvuran hastaların çoğunluğunun (%27) DEHB tanısı aldığını saptamıştır. Bu hastaların dikkat, hareketlilik ve dürtüsel özelliklerinin birçok farklı eş tanıya ve riskli durumlara eşlik ettiği görülmüştür.
DEHB’de Anne Baba Faktörü
Psikolojik rahatsızlıklar genetik ve çevre faktörü gibi farklı koşullara bağlı olarak ortaya çıkarlar. Çevre faktörü anne baba tutumu, kültür, coğrafya, tarih gibi birçok unsuru içerir. Bu tanıya sahip çocukların anne babalarının özelliklerine bakıldığında, fiziksel ceza uygulamaya daha eğimli oldukları ve çocuklarına daha az sıcaklık ve daha az ilgi gösterdikleri araştırmalarca görülmüştür. Bununla birlikte bu anne babaların düşük özgüvene sahip olmaları ve daha fazla psikiyatrik belirti gösterdikleri yaygındır. Bir araştırmada bu tanıya sahip olan çocukların annelerinin dikkate değer bir çoğunluğunun kendilerini yoğun bir koşturma içerisinde olarak tanımlamış olmaları dikkat çekmiştir. Bir başka araştırmada ise yaşamın ilk üç yılında depresyonda olan anne baba ve anne baba şiddetine maruz kalmanın DEHB tanısında dört kat daha fazla risk olduğunu saptamıştır. Bu bulgular göstermektedir ki anne babanın yakınlığı, ilişki kurma biçimi, anne babanın kendileri üzerindeki algıları, çocuklarına zaman ayırabilmesi, sakin bir hayat içinde olup olmamaları, vb. DEHB oluşumunda etkili rol oynayabilmektedir.
Dikkat Eksikliği için Ne Yapmalı?
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tanısı alan çocuk ve ergenlerin tedavisinde anne baba eğitimi büyük önem taşımaktadır. Bu eğitimlerin amacı anne babaların özgüvenin geliştirmek ve çocuklarıyla nasıl sağlıklı ilişki kurabileceklerini öğretmektir. Bununla birlikte ilaç tedavisi de sıklıkla başvurulan yöntemler arasındadır. İlaç tedavisi ancak bir psikiyatri doktoru tanı ve tedavide uygun görürse yapılabilir. İlaç tedavisinin aileler tarafından kabulü tartışmalı bir konu olabilmektedir. Bazı aileler, ilaçla tedavinin ileriye dönük olumsuz etkilerinin fazla olacağını ve bağımlılık riskinin olduğunu düşünmektedir. Ancak özellikle ergenlik döneminin riskli davranışlara ve bağımlılığa olan dürtüsel meyli düşünüldüğünde, ilaçla destek tedavinin bunu önlemede etkili olduğu düşünülmektedir.
Aile eğitimlerinin yanı sıra, çocuk ve ergen bireysel psikoterapisinin etkili bir yöntem olduğu görülmektedir. DEHB, beynin yürütücü işlevlerindeki aksama olarak görülen bir bozukluk olmakla birlikte duygusal ve ilişkisel yetersizlikle kendini gösteren bir sorundur. Anne babanın duygusal sorunları, hatalı iletişim, duygu regülasyonunun olmaması, ilgisizlik, koşuşturma içinde kalmak gibi faktörlerin etkili olduğu yukarıda tartışılmıştı. Bu türden duygusal ve ilişkisel sorunların çözümü yine duygusal ve ilişkisel bir tedavi ile mümkün olduğu düşünülmektedir. Bu anlamda danışan ve terapist arasındaki ilişkinin kendisi başlı başına bir tedavi olabilmektedir.